Bilim insanları, yaklaşık 4,5 milyar yıl önce Dünya ile çarpışarak Ay’ın oluşumuna neden olan Theia adlı kayıp gezegenin kökenine dair yeni bulgular elde etti. Bu bulgular, Theia’nın Güneş Sistemi’nin iç bölgesinde, Dünya’ya yakın bir konumda oluştuğunu göstermektedir.
Theia’nın Kökeni Üzerine Yeni Bulgular
“Science” dergisinde yayımlanan araştırma, Theia’nın metalik çekirdeğe sahip kayalık bir gezegen olduğunu ve Dünya’nın kütlesinin yüzde 5 ila 10’u büyüklüğünde olduğunu ortaya koyuyor. Araştırma, Dünya ve Ay’ın kimyasal bileşimleri arasındaki benzerliklere dair uzun süredir devam eden gizemi de aydınlatıyor. Geleneksel olarak, dev çarpışma teorisi, Ay’ın büyük ölçüde Theia’nın materyalinden oluştuğunu öngörse de, yapılan önceki araştırmalar, iki gök cisminin kimyasal olarak neredeyse tamamen aynı olduğunu göstermişti.
Araştırmanın Yöntemi ve Bulguları
Max Planck Güneş Sistemi Araştırma Enstitüsü’nden Thorsten Kleine ve ekibi, Apollo görevleri sırasında Dünya’ya getirilen Ay örnekleri ile Dünya’dan alınan kayaçları inceleyerek ipuçlarını ağır elementlerde aradı. Çarpışmadan sonra Dünya’nın mantosunda kalan molibden ve demir izotoplarını detaylı bir şekilde analiz ederek, Theia’nın Güneş’e Dünya’dan daha yakın bir bölgede oluştuğunu ortaya koydular. Bilim insanları, Güneş’e yakın bölgelerde oluşan cisimlerin ağır elementler açısından daha zengin olduğunu belirtiyor. Bu durum, Ay ve Dünya’nın ağır elementler açısından beklenenden yüksek değerlere sahip olmasının ancak Theia çarpışmasıyla açıklanabileceğini ifade ediyor.
Dünya-Ay Sistemi Üzerine Etkiler
Londra Doğa Tarihi Müzesi’nden gezegen bilimci Sara Russell, bu çalışmayı “olağanüstü hassasiyetle yapılan ölçümlerin çok değerli sonuçlar sunduğu bir analiz” olarak değerlendirdi. Russell, elde edilen bulguların, Dünya-Ay sisteminin yaşam için elverişli hale nasıl geldiğini anlamada önemli bir katkı sağladığını vurguladı. Araştırma ekibi, ilerleyen süreçte dev çarpışma senaryosunu bilgisayar simülasyonlarıyla test etmeyi ve yeni örneklerle daha fazla element izotopu analizi yapmayı planlıyor.
Russell, gelecekteki Ay örnek toplama misyonlarının bu çalışmaları daha da ileri taşıyabileceğini belirterek, “Apollo’nun topladığı taşlar sayesinde aradan 50 yıl geçmesine rağmen Ay ve Dünya hakkında hâlâ yeni şeyler öğreniyoruz.” şeklinde konuştu. Bu gelişmeler, bilim dünyasında Ay’ın ve Dünya’nın oluşum süreçlerine dair önemli bir anlayış geliştirilmesine katkıda bulunuyor.